Bir Yılan Hikayesi
Bir yılan, kendi mekanı bellediği geniş bir alanda her yanına geleni korkutmakta, ısırmaktaymış.
Çocuk, kadın, yaşlı dinlemez, bölgesine giren herkese saldırırmış.
Kendisini öldürmek için üstüne gelenlerden de her seferin de şans sayesinde ve bir de aptal bir takım yandaşlar sayesinde her zaman kurtulmuş.
Sonunda çevrede yaşayan insanlar, bir türlü kurtulamadıkları bu yılandan iyice bıkmışlar ve yörenin en bilge kişisinin kapısını çalmışlar.
Yılanın yaptıklarını sıralamışlar, nankörlüğünü, sadistliğini, kader kıymet bilmezliğini, acımasızlığından yakınmışlar ve durumu anlatmışlar.
Eğer insanlara zarar vermeden o bölgede yaşamaya devam ederse, kendileri acısından bir sakınca bulunmadığını ve yılanı öldürmeye kalkışmayacaklarına dair söz vermişler.
Yaşlı bilge, insanların anlattıklarını dinledikten sonra yılanın mekanı olan bölgeye gitmiş ve beklemeye başlamış. Bir süre sonra yılan çalıların arasından çıkmış, bilge kişinin yanına sokulmuş.
Bilge önce bir süre konuşmadan durmuş, yılanın kendisine güvenmesini beklemiş.
Sonunda yılanın sakinleştiğini hissedince de, ona güven verecek bir üslupla da konuşmaya başlamış.
Bu dünyada yaşamak ve beslenmek için bu kadar şiddet kullanmaya gerek olmadığını, insanlara herhangi bir zarar vermeden de yaşayabileceğini anlatmış. Ayrıca vefasızlığın kötü bir şey olduğunu, canlı öldürmenin en büyük kötülük olduğunu tekrar tekrar söylemiş.
Bilge güzelce anlattıkça, yılan can kulağıyla dinlemeye başlamış.
Bilgenin nasihatleri bitince çok etkilenmiş olan yılan, kafasının değiştiğini söylemiş ve bambaşka bir yılan olacağına söz verip tekrar çalıların arasında kaybolmuş.
Sonunda sözünü de tutmuş. Bölgesinde sakin geziyor, gelip geçen hiç kimseye saldırmıyormuş.
Ama yılanın sözünü tuttuğunu, iyice uysallaştığını gören insanların havası değişmeye başlamış.
Kimi geçerken bir tekme savuruyor, kimisi de her şeye rağmen yanına yanaşmaktan çekinerek uzaktan taş atıyormuş. Hatta çocuklar, çalıların arasında bağıra çağıra yılanı sürekli kovalamayı sürekli bir oyun haline çevirmişler.
İnsanlardan devamlı kaçmaktan bezmiş. Gövdesinin her yanı yediği tekmelerden ve taşlardan yara bere içinde kalmış olan yılan, kendisine yapılanlar nedeniyle gururunun kırıldığını da düşünüyormuş.
Sonunda kendisin etkileyen bilgeyle tekrar konuşmaya karar vermiş. Gitmiş olan biteni anlatmış:
"Bana söylediğin her şeyin gereğini yaptım, suç işlemeyi, insanlara zarar vermeyi, öldürmeyi bıraktım, bambaşka bir yılan oldum. Gel gör ki, benden korkmayan insanlar, beni sürekli dövüyor, hırpalıyorlar, aşağılıyorlar. Ne yapayım ben şimdi?"
"Bunun cevabı çok basit" demiş bilge: "Ben sana insanları ısırma, öldürme; gelen geçen herkese saldırma, vefasızlık, nankörlük etme dedim. Ama tıslama, dişlerini gösterme! demedim…"